DOLAR

38,7786$% 0.39

EURO

43,8944% 0.27

STERLİN

51,6488£% 0.37

GRAM ALTIN

4.142,72%0,97

ÇEYREK ALTIN

6.802,00%0,62

TAM ALTIN

27.860,00%-0,18

ONS

3.324,08%0,58

BİST100

9.390,51%1,20

İmsak Vakti a 02:00
Kahramanmaraş PARÇALI BULUTLU 17°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Mehmet Akpınar

Mehmet Akpınar

11 Nisan 2025 Cuma

SORUMLULUĞUN IŞIĞINDA YAŞAMAK; TEFEKKÜR

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kıymetli Kardeşlerim,
Haşr Suresi’nin son ayetleri bizi tefekküre davet ediyor…

Bizi yoktan var eden, kâinatı emrimize veren, saymakla bitiremeyeceğimiz nimetleri bize bahşeden Yüce Allah (Celle Celaluhu), Haşr Suresi’nin son ayetlerinde şöyle buyuruyor:

“Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, onu Allah korkusundan paramparça olmuş görürdün.”

Yüce Rabbimiz, bizlerin tefekkür etmesi için bu şekilde örnekler veriyor…

Aslında Allahu teala,önce kalbimizi hazırlıyor, yüreğimizi hazırlıyor ve ardından çok önemli konuları bize bildiriyor…

Bakınız, başka bir ayet-i kerimede Allahu teala şöyle buyuruyor:

“Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik; onlar bunu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.” (Ahzâb, 72)

Allah, bu Kur’an emanetini dağlara sundu, dağlar kabul etmedi. Yerlere sundu, yerler kabul etmedi. Göklere sundu, gökler kabul etmedi. Ama insanoğlu hemen kabullendi. Dedi ki: Ya Rabbi! Sen bizi yeryüzüne gönderirsen, bize zeytin verirsen, süt verirsen, ev verirsen, su verirsen, hava verirsen, evlat verirsen, eş verirsen, biz de sana kulluk ederiz…

Hepimizin ruhunu topladı Allahu teala. Yaratılmadan önce ruhlar aleminde bizden söz aldı:

“Elestü bi Rabbikum?”

“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”

Yani Allahuteala, “Sizi yeryüzüne gönderdiğimde nimetlerime şükredecek misiniz? Bana kulluk edecek misiniz? Yoksa kullara mı kulluk edeceksiniz? Taşlara mı tapacaksınız? Sizin gibi insanlara mı boyun eğeceksiniz? Yoksa sizi yaratan bana mı kulluk edeceksiniz?” diye sordu. Ve biz hep birlikte cevap verdik:

“Bela!”

“Evet, Sen bizim Rabbimizsin!”

Hayır, ya Rabbi! Biz kesinlikle Senden başkasını Rab kabul etmeyeceğiz, ilah kabul etmeyeceğiz…

Vallahi, Allah bizi yeryüzüne gönderdi ve saymakla bitiremeyeceğimiz nimetleri emrimize sundu…

Eğer Allah;havayı yaratmasaydı, bir dakika dahi yaşayamazdık…

Eğer su, etten daha pahalı olsaydı, hepimiz susuzluktan ölürdük…

İnsanoğluna en gerekli olan şeyler en ucuz, hatta ücretsizdir: Hava bedava, su neredeyse bedava, ekmek en ucuz gıdadır. Ama keyfi olan şeyler pahalıdır. İşte Allahuteala ne kadar merhametli, ne kadar alim!

O halde, bu kısa dünya hayatında düşünmeliyiz: Allah bizi neden yarattı? Yeryüzüne neden gönderdi?
Bir insan neden 65-70 yıl sadece midesi için çalışır? Neden bir insan nimete şükreder de, o nimeti verene teşekkür etmez?

Tefekkür edeceğiz…

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir saat tefekkür etmek,bin yıl ibadet etmekten hayırlıdır.”

Görüyor musunuz, Müslümanlık ne kadar kısa, ne kadar kolay! Asıl biz Müslümanlığı zorlaştırıyoruz…

Peygamber Efendimiz buyuruyor:

“Allah sizin kalplerinize ve yaşantınıza bakar. Başka bir şeye bakmaz.”

Doğru musun? Adaletli misin? Kimseye zulüm ediyor musun? Kalbin güzel mi, yoksa hainlik mi taşıyor?

Allah şekillere değil, davranışlara ve niyetlere bakar…

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor:
“Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz, öyle de Allah’ın huzuruna çıkarsınız.”

Gelin, kalplerimizi düzeltelim. Gelin, yaşantılarımızı düzeltelim. Eşimize, çocuklarımıza, komşularımıza zulmetmeyelim. Affedici olalım, merhametli olalım, dedikodu ve gıybetten uzak duralım. Allah bizim davranışlarımıza bakar…

Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:
“Bizi aldatan bizden değildir.”
Yine buyuruyor:
“Bir kimse yalan söylemeye devam ederse, Allah onun ne orucuna ne de namazına ihtiyaç duyar.”

Kıymetli kardeşlerim,

İslamiyet yaşamaktır…

İslamiyet, söz verip sözünde durmaktır…

İslamiyet, doğruyu konuşmaktır…

İslamiyet, emanete riayet etmektir…

Bize Müslümanlığı yanlış öğrettiler. Cenazelerde Kur’an-ı Kerim okunuyor, mevlid-i şerifler okunuyor ama Kur’an anlatılmıyor…

Neden Allah’ın gönderdiği kitaptan bu millet habersiz yaşıyor?

Mehmet Akif Ersoy diyor ki:
“Ya açar bakarız nazm-ı celîlin yaprağına
Ya üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir Kur’an, bunu hakkıyla bilin;
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!”

Kur’an-ı Kerim bir hayat nizamıdır. Ahlakımızı düzeltir, evimize huzur getirir, topluma sevgi ve saygı kazandırır…

Kur’an’ın hükümlerine göre yaşadığımızda, memleketimize adalet, huzur ve Allah’ın rahmeti gelir…

Size bir kıssa anlatayım:
Bir gün Allahuteala, Cebrail (a.s.)’a buyurdu ki:
“Git, şu topluluğu affettim. Onlar benim adımı anıyor, beni zikrediyorlar.”
Cebrail (a.s.) baktı ki orada, içlerinden günahkâr olanlarda var,Cebrail (a.s.) şaşırdı:
“Ya Rabbi, evet bunlar seni anmak için toplanmış ama içlerinde öyleleri var ki, günah üstüne günah işlemiş.”
Allahutaala şöyle buyurdu:
“Benim rahmetim o topluluğun üzerine indi. Ayırmam! Mademki o günahkârlar da o topluluğun içindeler, onların da günahlarını affettim.”

Çünkü Allah’ın rahmeti, azabından daha geniştir…

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:
“Tövbe eden kimse, hiç günah işlememiş gibidir.”

Bugünden tezi yok, öğrenelim, pişman olalım, seher vakti kalkıp dua edelim…

Hep birlikte dua edelim:

Allah’ım, dualarımızı kabul eyle…

Bizi sırat-ı müstakimden ayırma Ya Rabbi…

Birlik ve beraberliğimizi daim eyle…

Bizi rahmetinden mahrum etme Ya Rabbi…

Günahkârız, hatalıyız, ama Senin rahmet deryanda bir damla olmaya çalışıyoruz…

Sen buyuruyorsun ki: “Bana bir adım atana, ben yüz adım atarım.”

Biz de adım atıyoruz Ya Rabbi!

Sen kalplerimizdekini bilensin…

Bize şah damarımızdan daha yakınsın…

Bizi duyansın, merhamet edensin…

Peygamber Efendimizin istediği bütün güzellikleri biz de istiyoruz…

Sakındığı tüm kötülüklerden biz de sakınıyoruz…

Kabul eyle Ya Rabbi…

Bizi, elinden ve dilinden emin olunan Müslümanlardan eyle Ya Rabbi…

Kabir azabından ve cehennem azabından bizi muhafaza eyle…

Ülkemize göz diken zalimlere, hainlere fırsat verme Ya Rabbi…

Hem dünyada hem de ahirette bizlere güzellikler nasip eyle…

Âmin. Âmin. Âmin..

Selam ve sevgiyle kalın…

Mehmet Akpınar
11.04.2025

Devamını Oku

PUSULA

3

BEĞENDİM

ABONE OL

“Yaptığın İyi Ameller, Pusulan Olacaktır”…

Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm.
Vel’asr.
İnnel’insâne lefî husr.
İllellezîne âmenû ve amilûssâlihâti vetevâ savbilhakkı vetevâ savbissabr.

“Asr’a yemin olsun ki, insan mutlaka bir ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.” (Asr Suresi)

Kur’an-ı Kerim’in en kısa surelerinden biri olan Asr Suresi, aynı zamanda en derin mesajlardan birini taşır.
Rabbimiz burada, zamana yemin ederek insanın içinde bulunduğu büyük bir zarara dikkat çeker. Ancak bu zararın istisnaları da vardır: İman edenler, salih ameller işleyenler, hakkı ve sabrı tavsiye edenler….

Bu ayet, bize sadece bir uyarı değil, aynı zamanda bir hayat pusulası sunar. İnsan, yaratılışı itibarıyla unutan, zaafa düşen, bazen yolunu kaybeden bir varlıktır. Fakat Allah, bizlere kurtuluşa çıkan bir yol göstermiştir. Bu yolun taşları; iman, güzel işler, hak ve sabırdır…

Hayat bir yolculuktur. Bu yolculukta pusulamız, yaptığımız iyilikler, gönülden gelen salih amellerdir. Kimsenin, kimin duasında, kimin kalbinde yaşadığı bilinmez…

Belki bir gün güler yüzle selam verdiğin bir insan, gecenin bir vakti senin için dua ediyordur…

Belki bir yetimin başını okşarken, melekler sana rahmet kapılarını açıyordur…

İnsanoğlu, hayatının her anından, her niyetinden ve her davranışından hesaba çekilecektir. Bu dünyada yaptığımız her şey bir iz bırakır. Kimi zaman bir kalpte, kimi zaman amel defterimizde. İyilikle yoğrulan bir ömür, geride sadece hatıralar değil, cennet vesilesi izler bırakır.
Akrabalarımız, dostlarımız, eşimiz, arkadaşlarımız…

Hepsi hayat yolculuğumuzda bize eşlik eden kişiler. Onlara karşı sergilediğimiz güzel davranışlar, bizi Allah’a yaklaştıran adımlardır. Bir gün, birinin dilinden “Allah senden razı olsun” sözü döküldüğünde, belki de Rabbimizin rızasına bir adım daha yaklaşmış oluruz…

Unutmayalım: İnsan, kalbinin güzelliğiyle anılır. Servetler, makamlar, geçicidir. Bir gün hepsi silinir. Ama bir yetimin yüzündeki gülümseme, bir annenin hayır duası, bir mazlumun ettiği teşekkür, sonsuzlukta yankı bulur…

Çünkü salih amel, ölümsüz bir niyettir…

Hayatın kıymetini bilmek, zamanı israf etmeden yaşamak ve her anı değerli kılmak gerekir. Zira zaman, biz fark etmeden akıp giden en büyük nimettir. “Asr’a yemin olsun ki…” diyerek başlayan bu kısa ama öz sure, bize zamanın kıymetini, iyilikle yaşanmış bir ömrün değerini ve salih amelin ebedi karşılığını hatırlatıyor…

Yaptığın iyi ameller, bu hayattaki pusulan olacak. Seni doğruya götürecek, seni Allah’a yaklaştıracak…

Ve bir gün, senin ardından insanlar, seni hayırla yâd ettiğinde, bil ki amel defterin hâlâ yazılmaya devam ediyordur…

Selam ve dua ile kalın…

Mehmet AKPINAR
05.04.2025

Devamını Oku

KENDİ KÖHNÜNDEN GEREK

3

BEĞENDİM

ABONE OL

“Her doğan, İslam fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.” (Buhari)

Burada, nesillerin yetişmesinde anne babanın rolü devreye girmektedir…

İnsandaki temiz yaratılışın, zamanla, çeşitli etkilere göre, değişmeye elverişli olduğu aşikardır…

“Can çıkar,huy çıkmaz.” Deyimi genel anlamda doğru olsa da, eğitimin etkisi de irade değişimini ve huy değişimini gerçekleştirmektedir…

Peki eğitim,huy değişimini ne zaman ve hangi boyutta gerçekleştiriyor…

Çocukluk yıllarında çevre ve eğitim; insanın karakterini belirlemede etkin rol oynasa da, ileriki yaşlarda pekte etkisini gösterememektedir…

Hatta ileri yaşlarda bir insanı düzeltmek, hatasını anlatmak o kadar zor ki, deveyi hendek atlatmaktan daha zordur…

Gençlik yıllarında hovarda yaşayan,hayatı boyunca hiçbir sorumluluk almamış bir insana yetki verdiğiniz zaman, doğru yaptığını zannederek, yanlışları uygulamaya başladığını görüyorsunuz…

Ne kadar, yaptığı yanlış uygulamaların yanlışlığını anlatsanızda, algılaması ve doğruyu kavraması çok uzun zaman almaktadır…

Çünkü yetişme tarzı ve ahlakı yanlışlar üzerine kurgulanmıştır…

Bu sebeple yapılacak eğitimin iki boyutu ortaya çıkmaktadır…

Birinci adımda; yanlışta ısrar edenin beynindeki, doğru bildiği yanlışları yoketmek gerekiyor…

İkinci adımda ise; doğruları öğretmek gerekiyor…

Halbuki, yanlışlıklar üzerine bir geçmişi olmayan temiz bir insana, doğruları anlatmak daha kolaydır…

Bu sebeple, yanlışta ısrarcı olmamak,temiz bir fıtratın ve güzel ahlakın gereğidir…

Rahmetlik annemin daima söylediği bir atasözünü hiçbir zaman unutmadım;

“Kendi köhnünden gerek”…

Dürüstlükte, doğrulukta,güzel bir ahlakta, anlama yeteneği ve doğru uygulamayı başaranlarda, kendi köhnünden gerek…

Kişi, kendi birikiminin toplamıdır…

Kötülükler içerisinde yetişen bir insandan, iyilik beklemek aptallıktır…

Kötülüklerden beslenerek büyüyen bir insandan, adalet beklemek, doğruluk beklemek nafiledir…

Ama işin sonunda Allah iyiniyet sahiplerini ve doğru olanları sever ve başarıya ulaştırır, huzur verir…

İçimizde iyilik biriktirmeye,sevgi ve doğruluk biriktirmeye devam edelim…

Sevgiyle kalın…

Şimdiden hayırlı bayramlar diliyorum…

Mehmet AKPINAR
23.03.2025

Devamını Oku

DOSTLARA SELAM OLSUN

1

BEĞENDİM

ABONE OL

Dostlukların kalıcı olması ve devamlı olması için gerekli hasletler vardır…

Şu 6 sınıf insanla dostluk yapılamaz ve devamlılığı olmaz…

1-Cahil
2-Korkak
3-Fasık
4-Yalancı
5-Cimri
6-Ahmak

Cahile doğruyu anlatamazsın,anlamaz…
Anlasa da yanlış anlar…

Okursun anlamaz,anlatırsın dinlemez.Taşlar kadar hissiz ve kumlar kadar verimsizdir…

“Cahil cesurdur.” Hadisi şerifi bunu ifade etmektedir…

Alim ile dost olan,bulur mertebe,
Cahil ile dost olan, döner merkebe.

Korkak dost, en zor zamanlarda seni yalnız bırakır ve köşesinden izler…

Fâsık: Seni bir lokmaya ya da daha azına satar…

Yalancı: Çünkü onunla beraber olduğun sürece aldanış içinde bulunursun. O serap gibidir. Sana uzağı yakın, yakını uzak gösterir…

Cimri: Senin en fazla muhtaç olduğun şeyi senden esirger…

Ahmak: Sana faydalı olmak istediği zaman bile zarar verir, bunun da farkında olmaz…

“…Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hattâ daha da şaşkındırlar. İşte asıl gâfiller onlardır.” (el-A‘râf, 179)

Bunlar, iki parmağıyla iki gözünü kapattığı için gün ortasında Güneşʼi kaybeden, böylece inkâr kolaycılığına kaçan kör idrâklerdir. Zira nefsânî ihtiraslarını tatmin arzusu, ahmağın gönül gözünü kör etmiş, kalp âlemini âdeta karanlık bir zindana çevirmiştir…

Kısacası yola çıktıklarınız sizi yarı yolda bırakmamalı…

Gerçek dostluk,ölünceye kadar devam eden ve cennette de kavuşmayla sonuçlanan bir haslettir…

Selam ve dua ile kalın…

Mehmet AKPINAR
16.03.2025

Devamını Oku

YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK LAZIM

1

BEĞENDİM

ABONE OL

İnkılabın, inkılap olmasının üç şartı vardır;

Birincisi;
Eski sistem tamamen değişmeli, ortadan kaldırılmalı…

İkincisi;
Yeni sistem, tamamen hakim olmalı, uygulanmalı…

Üçüncüsü;
Yeni sistemin, halk tarafından benimsenmesi…

Değişime karşı direnç göstermek, insanoğlunun doğasında vardır…

İnsanlar, alışkanlıklarından kolay kolay vazgeçmek istemezler…

İnsanlar, konfor alanının dışına çok çıkmak istemezler…

Ama, iyileşmelerin hepsi, konfor alanının dışına çıkmakla başlar…

Nitekim Mevlana’nın şu deyimi değişimin ve yeniliğin güzelliğini çok güzel ifade ediyor…

“Her gün bir yerden göçmek ne iyi.
Her gün bir yere konmak ne güzel.
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.

Dünle beraber gitti, cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

Vaktiyle orman köylerinden bir delikanlı, askere gitmiş. O yıllarda askerlik de uzun sürüyor hani. Geri döndüğünde köyün yakınındaki büyük çam ağaçlarının kesildiklerini görüp babasına sebebini sormuş. İşte cevap:

— Oğlum, sorduğun o eski çamlar bardak oldu. Askerde iken sana gönderdiğimiz harçlıklar nereden geldi sanıyorsun?

Geçmiş geçmiştir…

Gelecek henüz gelmemiştir…

Zaman, şimdiki zamandır…

İyilik adına şuan ne yapabiliyorsak kardır…

Doğru bilinen yanlışlar, çevremizi çepeçevre kuşatmış durumda…

Bir karar vereceğiniz zaman, hemen karşınıza çıkan şu cümleler çıkıyor;

Eskisen belli uygulanan uygulama şu şekildeydi diye yönlendirmeler yapılmaya çalışılıyor…

Tabiki benim cevabım şu oluyor;

“Dün dünde kaldı, yeni ve doğru şeylere alışacaksınız…”

Biz hiçkimseye benzemeyiz, bizler doğru yolun yolcularıyız…

Biz, bugüne kadar dışlanmış ve horlanmış Anadolu mazlumlarının sesiyiz…

Biz bugüne kadar unutulmuş, sessiz çoğunluğun sesiyiz…

Bir insanımız dahi mutlu oluncaya kadar, uykusuz kalmaya namzet, adaletin ve ahlakın hakim olması için, gece ve gündüz çalışmaya and içerek çalışıyoruz…

Hayırlı ramazanlar…

Selam ve dua ile kalın…

Mehmet AKPINAR
11.03.2025

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.