34,3218$% -0.19
36,6331€% -0.67
44,2212£% -0.57
2.890,61%-2,61
2.618,92%-2,45
9.276,78%1,00
02 Kasım 2024 Cumartesi
Çayımızı koyduk ve yeniden başladık…
Gemileri yaktık, geri dönüş yok diyerek sefere çıktık…
Samimiyet, güven ve çalışkanlık şiarımız oldu…
Belki eksiklerimiz var, belki zaafiyetleri olanlarımız var ama samimiyet ve doğru bir hedefe doğru birlik ve beraberliğimiz, tüm eksiklerimizi telafi edecektir…
Ayrıca samimiyetle çıkılan yolda, eğitim ve nasihatla işler yolunda gitmekte ve başarı kaçınılmaz olmaktadır…
Önemli olan, mevcut olanlarla yol yürüyebilmek ve daima yenilenerek ve değişime ayak uydurarak yol yürümektir…
Önemli olan hedefe doğru, samimi ve doğru adımlarla yürümektir…
Sadece şunu ifade etmek istiyorum; gün gelecek, oturanlar, yürüyenleri mutlaka görecektir…
Sürekli karanlığa taş atanlar, sürekli oturanlar, aydınlığa hiçbir ışık yakmayanlar, gün gelecek, dünyayı aydınlatan ve yüzleri gülümseten,gerçek adamların tarihe ışık tutan hikayelerini yazacaklardır…
Yeni bir şehir,ancak bir bütünlükle kurulabilir…
Yeni bir şehir için, siyaset üstü bir yönetim anlayışı şarttır…
Yeni bir şehir için en az 100 yıllık bir planlama şarttır…
Hiçkimsenin haksızlığa uğramadığı bir hizmet ve planlama vizyonu şarttır…
Yeni bir şehir için zengin ve fakir ayrımı yapmaksızın, kapsayıcı bir yaklaşım ve faaliyet şarttır…
Eğitim camiasından,üreticisine…
Patronundan, işçisine…
Kadınından, erkeğine…
Halkından, işadamına…
Sivil kuruluşlardan, kamu yönetimine kadar…
Basınından, yöneticilerine…
Köylüsünden, kentlisine kadar, bir bütünlük ve adalet anlayışına sahip olmak gerekiyor…
Bunu sağlamak, kalplerin bütünleşmesiyle ve sürekli bir eğitim anlayışıyla mümkündür…
Sürekli bir anlayış ve müsamaha…
Sürekli bir eğitim ve çalışma…
Sürekli bir adalet ve eşitlik uygulaması…
Bir şehrin yeniden yapılanması ve huzurun sağlanması buna bağlıdır…
Bütün bu birliğin sağlanması ve yeni bir kentin kurulması, geniş bir basiret ve vizyona sahip olmakla mümkündür…
Allah,adalet sahibidir, dünyada asla kimseye torpil yapmaz, Allah doğru bir şekilde çalışanlara yardım eder ve çalışan; mutlaka hedefine ulaşır…
Sevgiyle ve sağlıkla kalın…
Mehmet AKPINAR
01.11.2024
Peygamberimiz (a.s),elindeki bir çubukla toprağa düz bir çizgi çizerek buyuruyor;işte bu dosdoğru olan istikamet yoludur.
Sonra da bu dosdoğru yolun etrafına eğri eğri ayrılan yollar çiziyor ve buyuruyor; Bunlar da batıl yollardır, her bir eğri yolun başında bir şeytan bulunur, insanı bu doğru yoldan saptırmak için davet eder durur.”
Hayat yolunda önümüze çıkan,bizi yolumuzdan alıkoymak isteyen çeşitli engeller elbette çıkacaktır…
Önümüze çıkan engeller, bazen, bizatihi kendi hevamız ve hedonist duygularımız olacaktır…
Engeller, Bazen,bizi kıskanan ve bize haset besleyen, pusuda bekleyen, dost görünümlü kuzu postuna bürünmüş dostlar olacaktır…
Belkide bizi doğru yoldan alıkoymaya çalışan tembelliğimiz olacaktır…
Belkide bizi doğru yoldan saptırmak isteyen, nefsimizin istek ve arzuları olacaktır…
Belki de bizi yolumuzda yanız bırakan veya doğru yolda sessiz kalan yakınlarımız olacaktır…
İşte tamda burada tevekkül dediğimiz,sadece Allaha dayanarak yürümek diyerek tarif ettiğimiz en mükemmel özellik bizim kurtuluşumuz olacaktır…
Doğruluk ve tevekkül,dünyadaki bütün olumsuzlukları başarıya ve zafere dönüştüren, kişiyi güçlü kılan, yıkılmaz yapan yeryüzünün tek hakikatıdır…
Sen yürü ki, dünya yürüsün,
Sen düzel ki, dünya düzelsin…
Sen değişirsen, dünya değişir, denemesi bedava…
Doğruluğun karşısında hiçbir güç duramaz…
Tevekkülün karşısında tüm zorluklar kolaylaşır…
Kullara değil, herşeyin sahibi Allah’a dayanmak tek kurtuluştur…
Doğru yeryüzünde bir tanedir…
Örnek verecek olursak; sözünde durmamak, yalan söylemek, hıyanet içinde olmak, evrensel kanunlara göre yanlıştır, tüm insanlığın ortak kararı da budur…
Sözünde durmak, doğruluk ve ahde vefa tüm dünyanın ortak doğrusudur…
Yanlışlar ve yalanların ömrü bir günlüktür ve yalanın mumu sönmeye mahkumdur…
Onun için, hayatın sonunda ölüm bekleyen insanoğlu doğruluk üzere yaşamalı…
Hem dünyada mutlu olmanın ve hem de ahirette mutlu olmanın yolu doğruluktur…
“Hayata atılan insan, ipin üzerinde yürüyen cambaza benzer, doğruluk yolunda yürürken dikkatli olmak lazım, sağa sola yalpa yapmadan doğru yolda yürümesini bilmek lazım.” Yaşar Kaplan
Günümüzde genel uygulama; insanın, başkalarına iyiliği anlatması ama kendisini unutmasıdır…
İslam toplumlarının zayıflamasının sebebide budur…
Daima karanlığa taş atılması ve aydınlık için bir türlü ışığın yakılmamasıdır…
Aydınlık için adımlar atamıyoruz ve yıllarımızı birilerini eleştirerek tüketiyoruz…
Oysaki dünyada değişimi gerçekleştirenler, konuşanlar değil, çalışanlar ve üretenlerdir…
Şimdi üretim zamanı,
Tüketim zamanı değil…
Şimdi uygulama zamanı,
Konuşma zamanı değil…
Aslolan, statükoya boyun eğmeden, kapitalizmin vahşi pençesine takılmadan çalışma zamanıdır…
Sağa sola bakmadan, sadece doğru bildiğin yolda ileriye doğru ilerleme zamanıdır…
Engellere takılmadan,yanlışlara boyun eğmeden doğru yolda yürüme zamanıdır…
Selam ve dua ile kalın…
Mehmet AKPINAR
13.04.2024
Küfür üzere yaşamanın, insanlığa zulmetmenin sonu hüsran…
Kafire, zalime alkış tutmanın sonu cehennem…
Yahudiliğe, hristiyanlığa özenmenin sonu ateş…
Gösterişin, günahın, kula kulluğun sonu kocaman bir hiç…
Ne mutlu, Allah’ı dost edinenlere…
Ne mutlu, Muhammed (a.s)’ı rehber ve lider edinenlere…
Ne mutlu, O’nun izinden gidenlere…
Ne mutlu, müminleri dost olarak bilip, onlara yardıma koşanlara…
Gözümüzün önünde GAZZE var…
Cayır cayır yanıyor…
“Küfür tek millettir” düsturu herşeyi ortaya koyuyor…
Amerika, İsrail, İngiltere, Fransa, Almanya ve onların kuklası olan arap ülkeleri hepsi beraber birleştiler, seyrediyorlar…
İran’da, üstü kapalı yapılan zulümleri ve soykırımı görmezden gelmeye devam ediyor, her zamanki gibi…İran ve kuklası Hasan Nasr’ın;”Bize saldırırlarsa günlerini gösteririz” açıklaması bile, kargaları güldürüyor…
Sanki GAZZE farklı bir dünyanın vatanı…
Yıllardır küfrün ve zulmün ortağı olmaya devam ediyorlar…
Afganistan’da, ehli sünnet müminlere karşı, Amerika’yla beraber kolkola savaştılar…
Irak işgalinde, Amerika’yla beraber ehli sünnet müminleri öldürdüler, tecavüzler işlediler…
Suriye’de, Müslüman kanı döktüler ve dökmeye de devam ediyorlar…
Öncesinde nasıl Osmanlı’ya düşmandılarsa, şimdilerde de aynı şekilde İslam dünyasının baş belası bir devlet olma yolunda ilerlemeye devam ediyorlar…
Gösteriş, göz boyama, her türlü yalan ve entrika, takiyyenin her türlüsü, bunların ana karakteri…
Türkiye, Katar, Pakistan, Yemen, Afganistan gerekli destekleri veriyorlar hamdolsun…
Gazzeli Mücahid Ebu Ubeyde’nin son sözleri gerçeği ortaya koyuyor;
“İslam dünyasının korkak liderleri, Gazze’de ölenler için üzgün olduklarını söylüyorlar.
Siz onlara üzülmeyin, onlar şehit oldu, Allah katında rızıklandırılıyorlar.
Asıl kendi halinize ağlayın.”
Aslında tüm mücahit liderlerin ortak sözü budur…
Bakınız geçmişte Afganistan komutanlarından Gülbeddin Hikmetyarın sözü de aynı minvaldeydi:
“Bizim mücahide ihtiyacımız yok,
Sizin cihada ihtiyacınız var.”
Mısır firavunu Enver sedatı öldüren, Mısırlı mücahit Halid El-istanbuli’de idam sehpasına gitmeden önce, zindanda iken, kendisine üzülenlere, gönderdiği mektubunda şöyle cevap yazıyordu;
“Benim halime üzülmeyin, ben rabbime kavuşuyorum.
Kendi halinize üzülün.
Zalimlerden yaşama hakkı dilenen, zalimlerle dost olarak yaşayanlara üzülün.”
Mümin, dünyaya bir kere gelir…
Bizler Allah’a iman etmiş insanlarız…
Her zaman mazlumun yanında, zalimin karşısında olmaya devam edeceğiz…
Doğruluk üzere ve dürüst bir insan olarak yaşamaya devam edeceğiz…
Yalan üzere, gösteriş üzere bir yaşam, müslümanın yaşam biçimi olamaz…
Allah’ın emrettiği gibi, peygamberimizin ve sahabei kiramın yolunda yaşamaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz…
Rabbim tüm şehitlerimize rahmet eylesin…
Selam ve dua ile kalınız…
Mehmet AKPINAR
09.11.2023
Burası Avrupa ; Amsterdam ; denizin üstünde üretim yapıyorlar…
Necip Fazıl Kısakürek üstadımız nakşetmiş;
“Elalem uğraşıyor, fethetmeye merihi,
Biz ise cebimizde kaybettik güneş dolu tarihi”
Bende dalmışım uzaklara…
Hey koca Osmanlı; Avrupa’ya temizliği, üretmeyi, bilim ve teknolojiyi öğreten Osmanlı…
Sen gittin gideli öksüz kaldı Filistin …
Yetim kaldı Kudüs…
Sen gittin ve ibni sinamızı kaybettik; tıp ilmiyle beraber…
Sen gittin ve biz Mimar Sinan’ı kaybettik; mimari sanatıyla beraber…
Ve sen gittin ey Osmanlı; Huzeyfe hala dönmedi yüzünü…
Ve sen Osmanlı; geri gel artık…
İhtişamınla gel; yüzleri gülsün mazlumların…
Mimarinle gel; gözümüze aydınlık gelsin…
Sevginle,saygınla gel ki; Bizans sana hayran kalsın…
Ve Bizans “İstanbul’da bizans külahı görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederiz” desin…
Gel ki; Kervansaraylarında karnını doyursun misafirler…
Gel ki; göç mevsimi geldiğinde, göçmen kuşlar konaklasın yurdunda…
Gel ki; Her derdine derman olsun, insanlığın sağlığına Akşemsettin…
Gel ki; seher vaktindeki dualarımız geri gelsin…
Gel ki; ben siftah yaptım, komşum siftah yapmadı; ondan alışveriş yapın diyen esnafların çoğalsın…
Gel ki; yürekleri soğutan ayran sunsun annelerimiz; Anadolu yiğitlerine…
Gel ki; Vatan için süt satan sütçü imam süt sunsun,üşüyen yürekler ısınsın; Kurşun sıksın; bacımın örtüsüne uzanan namahrem eline…
Bosna’ya gittiğimde, rehber tarihten bir kesit sundu; Yugoslavya kralı uyuz olur… çaresini bulamazlar. Osmanlı hekimlerine danışırlar; uyuzun ilacı, temizliktir, banyodur cevabını alırlar…
Gurur yaparlar ve bu bilgiyi uygulamazlar…
Sonrasında kral nehirden atıyla geçerken,atını ürkütürler ve kral suyun içine düşer; Böylece kral iyileşir…
O zamanki hristiyanlık inancında; çocukken vaftiz suyuna batırılan insan, ömür boyu banyo yapamaz inancı hakimdir…
Kral kanun çıkartır; yılda bir defa banyo yapmak serbesttir ama bir şartla; banyo bir fıçının içinde yapılacak ve asla suyun bir damlası bile heba edilmeyecek, banyo yapılan bu kutsal su içilecek!!!
Evet Avrupa’ya fenni, ilmi ve bilimi öğreten biz olduk…
Şimdiler de noldu da biz Avrupa’yı örnek almaya başladık…
Şimdilerde;
İzzet onlarda; İslam ülkelerinden göç var Avrupa’ya, fabrikalarında çalışmak İçin…
Zenginlik onlarda; Antalya’da otellerimiz Avrupalı dolu; para var, huzur var; tatil yapıyorlar…
Temizlik onlarda; Yollar, parklar tertemiz…
Sağlık onlarda; İspanya’da kadınlarda yaşam süresi; 86, erkeklerde; 80…
Gel artık ey Osmanlı ve huzeyfe dönsün yüzünü bize…
Gel artık ey Osmanlı ve bir mektubunla Fransa’daki piyes (peygamberimizi hafife alan) yasaklansın…
Uzaklara dalmamızın sebebi budur…
Düşünceli oluşumuzun sebebi budur…
Dünyaya dair değil yani hüznümüz ve kaygılarımız…
Selam ve dua ile kalın…
Mehmet AKPINAR
“Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.”
Bizler çalışmak ve mücadele etmekle mükellefiz, takdir Allah’ındır…
Önemli olan doğru bir yolda verdiğimiz mücadeledir…
Önemli olan, bu uğurda gösterdiğimiz fedakarlıktır…
Sonuç mutlaka bellidir, geride kalan dostlarımızın fedakarlığı veya ihmalkarlığıdır…
Aliya İzzetbegoviç üstadın sözü çok manidardır;
“Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.”
Evet, önemli olan doğrularla beraber olmak ve haksızlığa dur diyebilmek ve de bu uğurda mücadelede yer almaktır…
Nitekim,Selahaddin Eyyubî, Kudüs seferine çıkarken hocası kendisine ‘atının alnında zafer görüyorum’ dediğinde,
‘biz seferden sorumluyuz, zaferden değil’ diyerek,
Önemli bir hakikatı bizlere öğretmiştir…
Biz zaferden değil, seferden sorumluyuz…
Zafer kazanmak amaç değildir, önemli olan, zafer yolunda adım atmaktır…
Bu sebeple, yanlışlardan ve haksızlıklardan sızlanan ve şikayetçi olan tüm insanlarımızı, zaferi elde etmek için meydanlara inmeye, gönüllere dokunmaya, kısacası sefere davet ediyoruz…
Refahı elde etmenin ve kalkınmanın yolu, ayağa kalkmaktan, mücadele etmekten geçmektedir…
Zaman oturma vakti değildir…
Sessizlik, yanlışlara göz yummaktır…
Suskunluk, zulme rıza göstermektir…
Oturmak, haksızlığa boyun eğmektir…
Sözlerimi, Muhammed (sav)’in bir sözüyle noktalamak istiyorum:
“Kim bildiği hakikatı gizlerde, doğruyu söylemezse, kıyamet gününde onun ağzına ateşten bir gem vurulur.”
Selam ve dua ile kalın…
Mehmet AKPINAR
04:10.2023