34,3218$% -0.19
36,6331€% -0.67
44,2212£% -0.57
2.890,61%-2,61
2.618,92%-2,45
9.276,78%1,00
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Tıp Fakültesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Çocuk Hemotoloji ve Onkoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Can Acıpayam, 25-31 Mayıs Dünya Lösemili Çocuklar Haftası dolayısıyla bilgilendirmede bulundu.
Prof. Dr. Can Acıpayam, ”Toplumda kan kanseri türlerinden biri olarak bilinen lösemi, kemik iliğinden kaynağını alan ve kan üreten kök hücrelerinden birinin, çeşitli etkenlerin bir araya gelmesi ile gelişiminin bir basamağında duraklaması ve kontrolsüz aşırı çoğalmaya başlamasıdır. Kan kanserinin hücre tipine göre (myeloid, lenfoid gibi) ve hastalığın süresine göre (akut, kronik) çeşitleri vardır. Genel olarak, akut lösemiler çocuklarda ortaya çıkarken, kronik lösemiler daha çok yetişkinlerde görülme eğilimindedirler. Lösemi çeşitleri arasında akut lösemiler son derece agresif ve hızla ilerleyen bir hastalık türüdür. Akut lösemi, zamanında tanı konulup tedaviye başlanmazsa günler veya haftalar içinde hastanın kaybedilmesine neden olabilir. Kronik lösemi ise çok yavaş seyirde uzun süre sessizce kalabilir ve yıllar içinde ilerleme gösterebilir.” diye konuştu.
Löseminin çocukluk çağı kanserleri arasında görülme sıklığı açısından ilk sırada yer aldığını ifade eden Prof. Dr. Can Acıpayam, erişkinlerden farklı olarak çocukluklarda görülen löseminin büyük çoğunluğunun “akut lenfoblastik lösemi” tipinde olduğunu anlattı.
Can, “Akut lenfoblastik lösemi (ALL) daha sık gözlenir. Yıllık insidans 100,000’de 3-4 olarak bildirilmektedir. ALL görülme sıklığı özellikle 2-5 yaş arasında artış göstermektedir. ALL erkeklerde kızlara göre daha fazla saptanır. Çocuk ve ergenlerde akut miyeloid lösemi (AML) lösemilerin %20’sini oluşturur. İnsidansı her yıl milyonda 5-7’dir. İlk iki yaş insidansın en yüksek olduğu yaştır (milyonda 11). Ergenlik döneminde sıklık yeniden artış gösterir (milyonda 9). Kız ve erkeklerde eşit oranlarda izlenir. Kronik lösemi ise akut lösemiye göre daha yavaş ilerleyen lösemi türüdür. Ancak kronik lösemi daha iyi sonuç verir. Olgun hücrelerin yapması gereken görevleri yerine getirmemesi ve anormal çoğalması ile ortaya çıkan kronik löseminin kronik lenfositik lösemi (KLL) ve kronik myelositer lösemi (KML) olmak üzere iki temel alt grubu bulunmaktadır.“ bilgisini verdi.
Prof. Dr. Can Acıpayam, hastalığın belirtileri ve risk faktörlerine ilişkin şu bilgileri verdi:
“Farklı lösemi tipleri bulunmakla beraber en sık görülen belirtileri hepsi için şunlardır; ele gelen büyük lenf nodu, nedeni bilinmeyen ateş, gece terlemesi, sık tekrarlayan enfeksiyonlar, devam eden halsizlik, yorgunluk, ciltte kendiliğinden veya kolaylıkla meydana gelen kanama, çürükler, vücutta özellikle kemiklerde ve eklem yerlerinde ağrıdır. Risk faktörü olarak tanımlanan etmenler, bir hastalığın gelişme olasılığını arttıran etkenlerdir. Löseminin gelişme nedeni bilinmemekle birlikte, bilinen risk faktörleri şunlardır: Atom bombası gibi çok yüksek düzeyde radyasyon maruziyeti, bazı kimyasallar (benzen gibi), kemoterapi veya radyoterapi öyküsünün bulunması, bazı genetik rahatsızlıklar (Down Sendromu gibi), miyelodisplastik sendrom gibi bir takım kan hastalıklarına sahip olma, sigara ve aile öyküsüdür. Ancak bu risk faktörleri löseminin çok küçük bir kısmının nedenlerini açıklar. Lösemiye yakalanan hastaların çoğunluğunda hiçbir risk faktörü gösterilememiştir. Lösemiye yol açan diğer nedenler: Tablet ve cep telefonu gibi teknolojik cihazların uzun saatler çocuklar tarafından kullanılması, hava kirliliği, gıda maddelerindeki katkılar, kimyasal maddeler ve çürümüş gıdalardır.” diye konuştu.
Lösemi tanı ve tedavi yöntemlerine de değinen Prof. Dr. Can Acıpayam, konuşmasını şu sözlerle bitirdi:
“Lösemi şüphesi olan kişiye öncelikle iyi bir fizik muayene yapılmalıdır (lenf bezlerinde şişlik, karaciğer, dalak büyüklüğü yönünden değerlendirilme). Kan sayımı, periferik yayma, kemik iliği incelemesi (kalça kemiğinden alınan kemik iliği biyopsisi ve kemik iliği sıvısının cam üzerine yayılarak patolojik incelenmesidir), genetik incelemeler (kemik iliği veya kandan alınan numunelerden lösemi hücrelerinin genetik incelemeleri) ve gerekli biyokimyasal incelemeler yapılmalıdır. Tedavi kemoterapi, radyoterapi, immunoterapi ve kemik iliği nakli başlıca tedavi şekilleridir. Lösemi tedavi edilebilen bir hastalık olup, son yıllarda keşfedilen pek çok yeni yöntem ile tedavinin başarı oranı da her geçen gün artmaktadır.”
Konu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan KSÜ Rektörü Prof. Dr. Niyazi CAN, “Pek çok alanda olduğu gibi sağlık bilimleri alanında ve tıbbi konularda da ilmi araştırmalarımızı sürdürüyoruz. Eğitim, öğretim ve bilim üretme çalışmalarımız kadar sağlıklı ve bilinçli nesiller ve toplumlar oluşturma sorumluluğumuzu da ihmal etmemeye çalışıyoruz. Bu kapsamda lösemi hastalığı ile ilgili konunun uzmanı hocamız Prof. Dr. Can Açıpayam’a araştırma, bilgilendirme ve tedavi çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum.” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Engin Şengül: Bu Ameliyatlar İçin artık şehir dışına gitmeye gerek yok
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.